Ben toprağım. Üzerime betonlar döktünüz, çirkindi sizin için
çamurlarım. Ama gitmedim, buradayım.
Ben toprağım, gökdelenlerinizin, alışveriş merkezlerinizin
hemen altındayım hala, unuttunuz beni ama ben içime attığınız temellerinizi hiç
unutmadım ve hiçbir zaman sizin bana ettiğiniz ihaneti etmedim size.
Toprağım ben, diri diri gömdüğünüz kız çocukları hala
koynumda ağlamakta. İçimde evi olan ve kımıl kımıl gezinen hani o sizin deliler
gibi korktuğunuz yılanlar, sizin kötü kalbinizden korkup saklandılar bana. Siz insanoğlu,
kötü sandığınız her şeyin toplamından daha kötü kalplerinizle, siz insanoğlu, kız
çocuklarını diri diri toprağa gömen siz, elbet bana döneceksiniz.
Ben toprağım, üzerime tükürdünüz, “çöp” dediğiniz
artıklarınızı yüzünüz bile kızarmadan üstüme attınız. Ben yine de, terk etmedim
sizi.
Kiminiz sevdi beni. Aldı bir kök çapasıyla havamı değiştirdi
ilkin, sonra bir avuç tohum serpti yüreğime, çamurdan korkmadan suyla
buluşturdu kalbimi. Ben de ödüllendirdim onu, aldım yüreğimdeki tohumdan kattım
suyu ruhuma ve ekin sundum ona. O bana emek verdikçe ben ona bereket olarak
geri döndüm.
Toprağım ben. Her biri çocuğum olan ağaçlarımı kestiniz. Kendi
çocuklarını diri diri gömen kötü kalpleriniz benim çocuklarıma elbet
üzülmeyecekti. Ama unutmadım, benden kopardığınız her çiçeğin, kestiğiniz her
ağacın hesabını tuttum içimde. Oysa ben onlarla nefes alıyordum. Siz benim
nefeslerimi kestiniz, daha iyi nefes alacağınıza inandığınız rezidanslarınızın
uğruna.
Gün geldi, en sevdikleriniz son nefesini verince beni
gözyaşlarınızla sulayarak ve dualar eşliğinde onları bana emanet ettiniz. Korkmayın,
sizin bana ettiğiniz ihaneti ben size etmedim. Saygıyla kucakladım onları ve
kendime kattım. Ruhuma işledim hepsinin her bir hücresini. Kokularını harmanladım
ve bir yağmur damlasının bana ulaşmasının ödülü olarak yine size sundum. İçinize
derin derin çektiğiniz kokum bu yüzden böyle güzel.
Ben toprağım. Türlü zulüm gördüm insanoğlundan ve yine de
bir an vazgeçmedim ayağının altına serilmekten. Çünkü biliyorum ki, yolu benden
geçmeyecek tek bir canlı yok, kıymetim elbet anlaşılacak. İnsanoğlu elbet bir
gün bana dönecek.
Diri diri gömülen kız çocuklarının intikamı kuraklığım. Sevdiklerinizin
kokusunu alamıyorsanız yağmur sonralarında bunun sorumlusu üzerime döktüğünüz
beton. Yağmur yağmıyorsa artık eskisi kadar çok, kestiğiniz ağaçların hesap
sorma şekli bu.
Yine de insanoğlu, sen bana bir kök çapası vur, nefesimi
bana geri ver ben yine tüm bereketimle çiçekler açar, ekinler sunarım sana. Yağmurlar
da yağar elbet, güneş kurutur çamurumu.
Toprağım ben. İnsanoğlunun tüm bencilliğine, küstahlığına
karşın kibirsiz bir bekleyişle hala buradayım. Bunca kötülüğe taş olsam çatlar
un ufak olurdum. Toprak oldum da dayandım.