İçimde küçük bir kız çocuğuyla yaşıyorum. Hayır onu yemedim. O beni doğurdu.
Sadece gözlerimi
kapattığımda görebiliyorum onun çilli yanaklarını, sadece gözlerimi
kapattığımda duyabiliyorum eksik dişlerinin arasından çıkan gülüş seslerini.
Arada bir kulağıma sizin duymadığınız şakalar yapıyor,
bazen gıdıklıyor beni hınzırca. Durduk
yere gülüşlerim, onun yüzünden.
Hele omuzlarım düşecek gibi oldu mu hemen yetişiyor
imdadıma. Kalbime sarılıyor, sıcacık oluyorum.
Sadece ikimizin bildiği bir masalı her gece ben uyurken bana
anlatıyor. Ben masalın sonuna hiç yetişemiyorum, o ise her gece baştan başlayıp
anlatmaktan usanmıyor.
Ağlarsam, en çok onun gözleri kızarıyor. Bazen ben
susuyorum, o ağlamaya devam ediyor.
Kızıp küstüklerimi unutmamam için “kara kaplı defter” ine
not edip sonra defteri nereye koyduğunu unutuyor. Buna birlikte gülüyoruz, o
yine gelip kalbime sarılıyor.
Yaramaz, neşeli, büyümeye hiç niyeti olmayan bir kız çocuğu.
Kaç yaşında bilmiyorum. “Çocuk yaşta” işte. Henüz hiç kırılmamış, ağzının
kenarında az önce yediği salçalı ekmekten kalma salça lekesiyle ve çok çikolata
yemekten çürümüş dişleriyle tam anlamıyla “çocuk yaşta”.
Siz fark etmiyorsunuz ama biz bazen sohbet ediyoruz. Kendimden
daha çok güvenirim ona. Tüm kararlarımı
ona danışarak alırım. Gözlerimi kapatırım-bu hareket ona ihtiyacım olduğunu
ifade eder- ellerimi çenemin altında birleştirir en dürüst ve en düz cümlelerle
anlatırım durumu. Çok düşünmez, 3 saniye. Sadece 3 saniyede ve bir çocuk
doğallığında söyler fikrini. Hiçbir zaman onu dinlediğim için pişman olmadım,
aksine tüm pişmanlıklarım ona sormadan aldığım kararlarımdan doğdu.
“Yaş almanın” büyüsüne kapılıp onu yok saydığım hatta onu
susturmak için “sen ne anlarsın” diyerek azarladığım oldu. Önceleri küstü
sandım. Çocuk işte, küser dedim. Meğer küsmemiş, bir gün onu anlayacağımdan ve
arayacağımdan öyle eminmiş ki, bir köşede gözlerimi kapatıp ellerimi çenemin
altında birleştirmemi beklemiş. Öyle bir sarıldı ki kalbime, kendimi hiç bu
kadar sahiplenilmiş hissetmemiştim. Ve hiç bu kadar ait olduğum yerde,
kendimde.
Bırakmadım bir daha, bırakmam da artık.
Siz de bulun, içinizde bir köşede oturmuş küçük çocukları. Bir
kere olsun dinleyin; anlattıkları masalı, gülüş seslerini, “hadi” dedikleri
anları.